skip to Main Content

Kraliçe Elizabeth Çağı – Eva March Tappan Şimdi Yayında!

Kitap Tanıtım
1. Tespih Ağacının Gölgesinde (Go Set a Watchman) – Harper Lee
2. Kraliçe Elizabeth Çağı – Eva March Tappan Şimdi Yayında!

Orjinal adı “In the Days of Queen Elizabeth” olan bu kitabın yazarı Eva March Tappan isminde Amerikan kökenli bir İngiliz tarihçisidir. Kendisinin yazıları günümüze tarihi miras olarak kalmıştır. Yaşadığı dönemin kült isimlerinde olan Eva March Tappan, aynı zamanda akademisyenlik de yapmıştır. Latince ve Almanca dersleri verdiği Wheaton College’ da 1875 yılından 1880 yılına kadar görev yapmıştır. 1884-1894 yılları arasında Raymond Academy ‘de doçent olarak görevine devam etmiştir. Pennsylvania Üniversitesinde İngiliz Edebiyatı alanında eğitim almıştır.  Hiç evlenmeyen Tappan, yazar olarak kariyerine çocuk kitapları ve tarihten önemli karakterlerin hayat hikayeleri ile başlamıştır.

Yazar bu eserinde de yine tarihinin önemli simalarından biri olan I. Elizabeth’i konu almıştır. Günümüzde İngiliz tarihinin altın çağı olarak adlandırılan I. Elizabeth’in yaşam öyküsü dönemin şartları göz önünde bulundurulduğunda oldukça çarpıcıdır. Peki kimdir bu I. Elizabeth peki derseniz, şöyle anlatayım. Kendisi tarihe zalimliği ve ortaya attığı yeni bir inanç sistemiyle geçmiş bir Kral olan Sekizinci Henry’ nin küçük kızıdır. Sekizinci Henry Katolik Roma’dan ayrılmak için, İngiliz Anglikan Kilisesini kurup, protestanlık mezhebini ortaya çıkarmıştır. Bazı magazin severler Henry’nin bu hırsını Anne Boleyn’e bağlarlar. Anne Boleyn ile tanıştığında Kral Sekizinci Henry İspanyol Prenses Catherine ile evlidir.  Her ikisi de Katoliktir ve Katolikler nikahlarını Papa’nın huzurunda kilisede kıyarlar. Bu inanç sisteminde yasal yollarla boşanmak olmadığından ancak eşlerden biri başka bir inanca mensup olursa evliliğin geçersiz sayılması mümkündür. Kral Sekizinci Henry boşanabilmek için Catherine ‘e iftira atar. Papa kabul etmez süreç yavaşlar. Bu gerginlik de Anne Boleyn’e ihtiyaç duyduğu fırsatı sunar. Kral Henry’ye Papaya ihtiyacı olmadığını başka bir kilise kurup başına da kendisinin geçebileceği fikrini sunar. Bu fikir Henry tarafından kabul görür, Anglikan Kilisesi kurulur ve Protestanlık mezhebi ortaya çıkar. Artık Henry de Osmanlı da olduğu gibi hem dini hem de siyasi lider olup tek otorite olmanın keyfini çıkarır. Tabi ilk etapta halkın bu yeni mezhebi kabul etmesi pek kolay olmaz. Bu da Henry’ye baskın bir kral olma vasfı verir. Baskıyla halkı protestanlaştırmaya çalışır. Ama bu Protestanlığın en ideal yaşandığı dönem olmayacaktır.

Öte yandan evliliği fesh edilen Sekizinci Henry, bu sefer Anne Boleyn ile evlenir. Anne amacına ulaşmış ve kraliçe olmuştur. Ama kraliçe olmak onu hayal ettiği gibi mutlu etmemiş, zaten az olan iç huzurunu da alıp götürmüştür. Sürekli hamile kalmaya çalışıp rahata kavuşacağını umması ise onun mutsuzluğunu daha da arttırmıştır. Dönemin şartları gereği erkek varis çok önemlidir. O dönemde üst tabakada özellikle geçerli bir durum olan erkek varis meselesi Henry’nin de canını sıkmaktadır. İlk evliliğinden Mary adında bir kızı vardır. Anne’ den de bir kızı olmuştur. Henüz erkek evladı olmadığı ve Anne bunu ona sağlayamadığı için, her geçen gün ona olan öfkesi artmaktadır. Çünkü evlilik dışı ilişkilerinden erkek çocukları olmuştur ve bu ilişkiler resmi olmadığı için çocuklar varis sayılamıyordu. Sonunda Anne Boleyn’in korktuğu başına geldi. Henry’ye ilham veren bu güzel kadının sonu kendisi gibi güzel olamadı ne yazık ki. Henry düştüğü durumun sebebi olarak Anne’i gördüğünden, Catherine’ e yaptığı gibi iftira attı. Ona göre Anne Boleyn akrabaları ile ensest ilişki kuruyordu. Kral aldatıldığını ve canına kastedildiği gerekçesiyle Anne Boleyn’i mahkemeye sevk etti. Kendisinin ne istediği belli olan bir mahkemede Anne için olumlu bir karar çıkması elbette beklenemezdi. Kraliçe Anne, bir süre Londra Kulesinde tutuklu kaldıktan sonra, halkın önünde idam edildi. Onun idamı sırasında ise Henry düzenlediği av partisinde keyif çatıyordu. Anne hakkında Londra’da çıkan bir sürü dedikodu vardı. Zaten eserin ilk bölümünde de bu dedikodulara etraflıca yer verilmiştir.

Elizabeth’in hayatı doğduğu andan beri zordu. Çünkü Sekizinci Henry bir oğlu olsun istiyordu, sonuç yine bir kızı olmuştu. Doğum tarihi 7 Eylül 1533, tabi bu dönemde şimdiki gibi bir genetik bilimi yok, herşeyin sorumlusu kadınlar. Bir de ataerkil sistemde kadından yönetici olmaz zihniyeti de var. Henry’de evliliğinin bir hiç uğruna bozulduğunu ve eski eşi tarafından lanetlendiğini düşünmeye başlıyor. Bu sebeple Anne’ e ve Elizabeth’e gereken ilgiyi, sevgi ya da şefkat vs gösteremiyor. Elizabeth doğduktan kısa bir süre sonra Prenses Mary gibi ayrı bir eve yerleştiriliyor. Böylece anne ve baba sevgisinden uzak yaşıyor. Sürekli kendini ispat etmeye çalışan bir çocuk olarak geçiyor çocukluğu. Zaten annesi idam edildiğinde henüz üç yaşında bir çocuk. Bu idam meselesi üzerine babası Jane Seymour adındaki bir bayanı yeni kraliçe ilan ediyor. Anne’in idamının üzerinden zaman geçmeden hemen nikah hazırlıkları başlıyor ve Jane yeni kraliçe oluyor. Bir de erkek çocuk doğurunca Sekizinci Henry lanetin kalktığına iyice inanıyor. Tabi prens gelince bizim prenseslerin unvanları ellerinden alınıyor ve leydiliğe geçiyorlar. Sıradan insanlar gibi anılıyorlar ama yine özel eğitim görüyorlar, lüks evlerde yaşıyorlar. Gerektiğinde saraya davet ediliyorlar.

Dönem şartları göz önünde bulundurulduğunda ilk taht hakkı Prens 6. Edward’a geliyor. Fakat Edward doğduğundan beri zayıf bir çocuk olduğundan ülkeyi onun adına dönemin güçlü siyasileri yönetiyor. Tahta çocuk yaşta geçtiği için de onu istedikleri gibi yönlendirebiliyorlar. Evlenmeden ve çocuk sahibi olamadan müzdarip olduğu hastalık onu alt ediyor ve taht birinci Prenses Mary’ ye geçiyor. Mary tahta geçtikten sonra hayat Elizabeth için daha da zorlaşıyor çünkü Elizabeth Protestan , Mary ise Katolik. Mary de babası gibi baskıcı bir hükümdar, ülke neredeyse Katolik ve Protestan olarak ikiye ayrılacak hale geliyor. Protestanlara hiç bir yaşam hakkı tanınmıyor. Elizabeth de olanlardan nasibini alıyor. Tarih kitaplarına Mary Kanlı Mary olarak geçiyor. Çünkü Katolik olmayan ya da sonradan da olsa Katolikliği seçmeyen herkesi çarmıha gerdirip, türlü eziyetler ediyor. Ülkedeki tüm farklı din mensupları başka ülkelere kaçıyor. Ciddi bir beyin göçü yaşanıyor. Hastalıkları tedavi edecek doktor bulamaz hale geliyorlar. Krallıkta doktor yerine büyücüler cirit atıyor. Baş ağrıları, diş ağrıları vs her şeye büyücülerden çare bekler hale geliyorlar. Ülke sefalet, cehalet ve kısıtlamalar ülkesi haline geliyor. Mary öldüğündeyse sonunda tahtın yegane varisi Elizabeth oluyor. Yaşadığı her türlü zorluğa ötelenmeye rağmen Elizabeth ayakta kalmayı başarıyor. Sadece hayatta kalmıyor, günümüzde bile yaptıkları anlatılıyor. Hala kendisi örnek alınıyor. Destansı hayat mücadelesi, günümüz kadınlarına da ilham veriyor. Tahta geçtikten sonra yüzü gülecek sanan genç kızın kaderi ise hiç değişmiyor aslında. Tahta 17 Kasım 1558 yılında 25 yaşındayken çıktı. Ardından her şey daha da komplike bir hal alırken o nasıl bir Kraliçe olacaktı? Halkına baskı yapan bir tiran mı? yoksa halkının refahı ve özgürlüğü için can atan vatansever bir iyilik perisi mi? Seçimi tartışmaya açık olarak düşünebiliriz ama yaptıkları hala konuşulabiliyor ve insanları özendirebiliyorsa kötü bir hükümdar olup, halkına zarar vermediğini düşünebiliriz

Dönemi siyasi olarak karmaşa halinde olsa da o bu sorunları çözmek konusunda oldukça başarılı. Karmaşık siyasi ilişkiler, deniz savaşları, deniz ötesi fetihler… Sırf kadın olduğu için onu adam yerine koymayanlara yaptıklarıyla verdiği cevaplar da onu ayrı bir kategoriye sokuyor. Döneminin en tartışmalı mevzuları arasında kendisinin evlilik meselesi var, tarihte onu bakire kraliçe olarak da anarlar fakat gerçekten bakire midir bilemeyiz tabi ki. Bildiğimiz tek şey kilise huzurunda kimseyle evlenmediği ve krallığını her şeyi kendinin bile önünde tuttuğudur. Öldüğünde 45 yıllık bir hükümdarlık son bulmuştu. Yaptıkları ise onun o narin bedeninden çok daha fazlasıydı. 24 Mart 1603 tarihinde hayata gözlerini yuman bu kadın, günümüzün İngiltere’sinin hala nasıl bu kadar sağlam kalabildiğinin en ideal kanıtı.

This Post Has 0 Comments

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back To Top